logo

WhatsApp İletişim

 

Ceza Genel Hükümler Hakkında Bilgi Notu

Anayasada öngörülen suçta ve cezada kanunîlik ilkesi  (TCK 2), hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Kanunsuz suç ve ceza olmaz. Kıyas suç ve cezada uygulanmaz. Ceza kanunları geçmişe yürümez. Fiil işlendikten sonra yürürlüğe giren bir kanun ile suç olarak tanımlansa bile, sonradan çıkan kanun geçmişe yürürlü bir şekilde uygulanamaz. Bu ilke lehe kanun bakımından geçerli değildir yani sonradan gelen lehe hükümler fail için uygulama alanı bulur. İdarenin suç ve ceza ihdas etme yetkisi yoktur. Ceza kanunlarının yoruma açık olmaması gerekir.

Her suçta bulunması gereken unsurlar; maddî unsur, manevî unsur ve hukuka aykırılık unsurdur.

Suçun maddî unsurları; fiil-hareket, netice, fiil ile netice arasında nedensellik bağı, fail, mağdur, suçun konusu, nitelikli hallerdir. Fiil, insanın kendi iradesiyle dış dünyayı değiştiren bir iş ortaya çıkarmasıdır. Netice, fiilin dış dünyada meydana getirdiği değişikliktir.  Neticeli suçlar ve sırf hareket suçları mevcuttur. Örneğin, kasten öldürme (m. 81), kasten yaralama (m. 86) suçları, netice suçudur.  Suç netice gerçekleşince oluşur. Sırf hareket suçları, fiilin icrası ile tamamlanır. Örneğin, hakaret suçunda (m. 125) davranış gerçekleşince suç oluşur neticeye gerek kalmaz. Objektif isnadiyet teorisine göre neticenin faile objektif olarak yüklenebilmesi gerekir. Neticenin failin eseri olması gerekir. Fail suçun aktif sujesidir, saldırıyı gerçekleştirendir. Mağdur ise suçun pasif sujesidir, saldırıya uğrayandır. Tüzel kişiler de devlet de mağdur olabilir. Suçun hukukî konusu yasa ile korunan hukuksal değeri ifade eder. Bu değer bir hak ya da menfaattir.

Suçun manevî unsuruna baktığımızda ise; hukuka aykırı fiilin isnat yeteneği var olan bir kimse tarafından bilerek ve isteyerek yapılıp yapılmadığının değerlendirilmesidir, başka bir deyişle fiilin kasten veya taksirle işlenmiş olması anlaşılır.

Suçun üçüncü bir unsuru olan hukuka aykırılık ise, işlenen fiilin hukuk düzenine aykırı bulunmasını ifade etmektedir. Fiil hukuka uygunsa cezalandırma olmaz.

Türk hukukunda öngörülmüş hukuka uygunluk sebepleri:

1. Kanunun hükmü ve amirin emri (TCK m. 24/1)

2. Meşru müdafaa-yasal savunma (TCK m. 25)

3. Hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası (TCK m. 26)

4. Cebir, şiddet, korkutma ve tehdit altında işlenen suçlar (TCK m. 28)

 

KUSUR: Kusur yeteneği ve haksızlık bilinci, kusur yeteneğinin bulunmaması veya kaçınılmaz yasak hatası kusuru kaldıran bir neden olarak nitelendirilmektedir.

Kusuru kaldıran nedenler, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik, geçici nedenler ve alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma, haksız tahriktir. Bir de mazeret nedenleri vardır ki bunlar, kusurluluğu kaldıran nedenlerden farklıdır.

•         0-12 yaş grubu: Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur.

•         12-15 yaş grubu: Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur.

•         15-18 yaş grubu: Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında kişinin işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmiş olup olmadığına bakılmaksızın her hâlükârda suçun cezasında belirli bir oranda indirim yapılır.

 

TEKERRÜR: Bir şeyin tekrarlanması anlamına gelir.

TEŞEBBÜS: Kastedilen suçun elverişli hareketlerle icraya başlanıp da failin elinde olmayan nedenlerle tamamlanamaması hali olarak tanımlanır. TCK MADDE 35;” Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.” demiştir.  Teşebbüs ancak açıkça yasada cezalandırılması öngörülmüş ise cezalandırılabilir. Her suç için teşebbüs hükümleri farklı değerlendirilir.

İŞTİRAK: Bir kişi tarafından işlenebilen bir suçun, birden çok şahıs tarafından, önceden anlaşarak işbirliği içinde işlenmesi hali olarak tanımlanır. TCK’da 3 tür iştirak durumu vardır. Bunlar faillik, azmettiren ve yardım edendir. Bunlar kanunda detaylıca yer almaktadır. Kabaca bakmak gerekirse; TCK 37’ye göre suçun kanunî tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur. TCK 38’e göre başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır. TCK 39’a göre suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez.

Suçların İçtimaı ise bir başka başlık olarak ele alınabilir.

İÇTİMA birleşme, toplanma olarak da bilinen bir ceza hukuku müessesesidir.  Bunlardan ilki suçların, ikincisi cezaların içtimaıdır.

Bileşik suç: TKC 42- (1) Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir. Bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz.

Zincirleme suç: TCK 43- (1) Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir.

Fikrî içtima: TCK 44- (1) İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.