logo

WhatsApp İletişim

 

Boşanma Sebepleri Nelerdir?

Boşanma nedenleri, "mutlak" ve "nispî" olarak ikiye ayrıl­maktadır. "Mutlak" boşanma nedenlerinde, boşanma nedeninin is­pat­lanması boşanma için yeterli olmaktadır. "Nispî" boşanma neden­lerinde ise boşanma nedeninin ispatlanmasından başka bu nedenden dolayı ortak hayatın çekilmez hâle geldiğinin de ayrıca ispatlanması gerekir.

Zina, hayata kast, pek kötü davranış, onur kırıcı davranış, terk, anlaşmalı boşanma ve üç yıl süren eylemli ayrılık "mutlak" boşanma nedenleridir.

Suç işleme, haysiyetsiz hayat sürme, akıl hastalığı ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması da "nispî" boşanma nedenleridir.

Örneğin; eşinin zina yaptığını ispatlayan kadın veya erkeğin boşanabilmek için başka bir hususu ispatlamasına gerek olmazken, eşinin suç işlediği sabit olan kadın veya erkeğin boşanabilmesi için, bu suç sebebiyle ortak hayatın da çekilmez hâle geldi­ğini ayrıca ispatlaması gerekecektir.

ZİNA:

TMK md. 161'de yer alan zina mutlak boşanma sebeplerindendir ve özel boşanma sebebidir. Eşlerden biri zina ederse diğer eş boşanma davası açabilir. Bu davayı açma hakkı boşanma sebebinin öğrenilmesinden itibaren başlayarak 6 ay ve herhalde zina eylemi üzerinden 5 yıl geçmekle düşer.  Bu noktada unutulmamalıdır ki zina eylemini affeden eşin dava hakkı yoktur. Eşler özellikle telefon konuşma ve yazışmalarında buna dair af beyanlarında bulunmaktan imtina etmelidirler ki ileride gündeme getirme ihtimalleri olan davayı açmaktan mahrum kalmasınlar. Zinanın teşebbüs aşamasında kalmasını boşanma sebebi olarak Yargıtay kabul etmiştir ancak kimi görüşe göre bu TMK 161’i genişletmek olur görüşü vardır. Zina karşı cinsle olan ilişkiyi ifade eder. Aynı cinsle olan ilişki haysiyetsiz yaşam sürme sebebine sokulmaktadır ancak bunun etik çerçevedeki doğruluğunda şüphe vardır. Zina eylemi devam etmişse hak düşürücü süre geçmiş sayılmaz.

Af, öncesindeki zina eylemine dayalı olarak dava hakkını ortadan kaldırır ise de sonrasındaki zina eylemi için dava açılabilir.

Zina her türlü delille ispatlanabilir. Mesaj, ses kaydı, tanık beyanı gibi deliller mümkündür. İspat yükü davacıya olan zinayı iddia eden eşe aittir. Zinanın ikrarı hakimi bağlamaz. TMK md. 184 bent 3 ve Yargıtay 2. H.D. 10.09.2001 tarihli 9914/11437 E. Sayılı kararı bu yöndedir. Zina olgusuna dair yemin de verilemez. Zinanın basılması şart değildir. Zinaya dair emareler ve zinanın gerçekleştiğine dair pek muhtemel bakılan durumlar olguları ispata yarayacaktır. Örneğin başka kadınla uygunsuz fotoğrafı olması, başka kadınla birlikte yaşaması zinaya delalet eder. Başka bir kadın veya erkekle tatile gitmek, otelde kalmak, duygusal içerikli mesajlar yazmak, otel ve uçak bileti almak, görgü tanıkları olması birer delil olarak kullanılabilir.

Zinaya dayalı boşanma davası açmak isteniyorsa sadece zina nedenine dayanılması gerekir. Zina eyleminin tespiti hâlinde davacı diğer eş kusurlu olsa bile kusur kıyaslaması yapılmaz. Zina sebebi ile boşanma davası terditli olarak da açılabilir. Bu durumda zina olmadığı durumda evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebi ile boşanma kararı talep edilir. Hakim önce zina sebebini inceler sonra diğer sebebe geçer. Terditli dava zina ve hayata kast şeklinde de olabilir veya zina ve haysiyetsiz hayat sürme de olabilir. Terditin açıkça anlaşılması gerekir. Davacı öncelikle zina, olmadığı takdirde evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayanarak boşanma talep etmelidir. Terditli olması durumunda her sebep için ayrı hüküm kurulur ayrı değerlendirme yapılır.  Aralarında terditi ifade edememişseniz tek bir boşanma kararı oluşturulacaktır.

Zina nedeni ile boşanma davası cevap dilekçesi ile karşı dava olarak da açılabilir. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması ile açılan bir boşanma davasında ıslah yoluyla bu sebep zina olarak değiştirilebilir.

Yargıtay’a göre zina kişilik haklarına saldırı niteliğindedir ve karşılığında manevî tazminat gerektirir. Maddî tazminat açısından ise TMK 174/1 uygulama alanı bulur. Zina nedeniyle boşanma davası açan eş yoksulluk nafakası talebini dava dilekçesinde dile getirebilir. Kusuru daha ağır olmamak şartıyla nafaka alabilir. Tedbir nafakası ve iştirak nafakası da talep edilebilir.

Boşanma davaları yazılı yargılama usulüne tabidir. Mahkeme re'sen delil toplayamaz. TMK 161/2'deki hak düşürücü süreler mahkemece kontrol edilir. Bu süreler geçtikten sonra zina sebebi ile değilse de başka bir sebebe dayanarak boşanma davası açılabilir.

Zinanın şartlarının gerçekleştiğine şüphe duyulmaması halinde hakim boşanmaya karar vermek zorundadır. Flört etmek, mektuplaşmak, buluşma yerinde öpüşmek, cinsel içerikli mesajlar atmak, birlikte seyahate gitmek zina olarak değerlendirilemez ama sonrasındaki ilerlemelerin sonucu cinsel birleşme olmuşsa zina olarak değerlendirilir. Ve zinanın varlığına delalet eden durumlar dikkatle incelenmelidir. Olayların zina olarak değerlendirilemediği durumda boşanma davası açmak için yine de bir sebebimiz vardır bu da evlilik birliğinin temelinden sarsılmasıdır.  Tanık ve fotoğraflarla eşin başka biriyle yaşadığı ispatlanıyorsa zina ispatlanmış sayılır.

HAYATA KAST, PEK KÖTÜ VEYA ONUR KIRICI DAVRANIŞ:

TMK md. 162'de yer alan bu eylemler birer boşanma sebebidir. Bir eş diğer eşin hayatına kastetmişse, pek kötü davranmışsa veya ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunmuşsa diğer eşin boşanma davası açmakta hukukî menfaati vardır denebilir. Bu dava açma hakkı olan eş boşanma sebebinin öğrenilmesinden itibaren 6 ay içinde her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden 5 yıl geçmeden davasını açmalıdır. Aksi hâlde dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkının olmayışı bu maddenin son fıkrasında da kaleme alınmıştır. Maddede "hayata kast", "pek kötü davranış" ve "onur kırıcı davranış" olmak üzere üç boşanma sebebi vardır.

YHGK, T:16.06.2004, E:2004/2-263 kararında bu sebebe değinilmiştir. Kocanın sekreteri ile çok samimi konuşmaları ve davranışlarından rahatsız olan kadın eşin kıskançlığı üzerine karısını döven, evine bakmayan, eşine hakaret eden koca bakımından ağır kusur bulunmakta ve bu koca için TMK 162'deki pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebinin gerçekleştiği kabul edilmiştir.

Bu boşanma sebebi ile açılan davada eşin kusurlu sayılması gerekir. Yani hayata kasteden veya pek kötü davranışta bulunan eşin ayırt etme gücünün olması gerekir. Akıl hastası olup da bu davranışları yerine getirmişse bu durumda akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası (TMK md. 165) açılabilir.

Bu boşanma sebebi mutlak bir boşanma sebebidir yani şartları gerçekleştiğinde hakim boşanma kararını vermek zorundadır. Bu sebep özel bir boşanma sebebidir bu durumda eğer genel boşanma sebebi olan evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına ve hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebine dayanılmışsa öncelikle özel boşanma nedeni incelenmesi gerekir.

Hayata kast eden davranış eğer ceza yargılamasına konu olmuşsa TBK md. 74 uygulanmalıdır. Madde 74 "Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz." demektedir.

Hayata kast eden davranış ölüme sonuç vermemelidir aksi hâlde evlilik ölümle birlikte sonra erer ve boşanma davası açılmaz.

Eşine sürekli fiziksel şiddet uygulamak, bıçak doğrultarak "Seni öldürürüm" diye tehdit etmek, üzerine yürümek TMK 162’deki sebebi yerine getirir. Ama sade bir öldürme tehdidi hayata kast olarak değerlendirilmez. Öldürme kastı olmadan darp ve cebir uygulayan eşe karşı bu 162. maddeden değil 166/1'deki evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayanarak dava açılmalıdır.

Pek kötü davranış ise, diğer eşin vücut bütünlüğüne karşı her türlü saldırıyı barındırır. Dövmek, eve kapatmak, aç bırakmak, anormal cinsel içeriklerde bulunmak bunlara örnek davranış biçimleridir. Tek bir eylem dahi yeterlidir, eylemin devamlı olması gerekmez.

Onur kırıcı davranış olarak ise ulu orta eşe hakaret etmek, iş yerine gidip bağırmak, hırsızlık gibi yüz kızartıcı suç isnat etmek, zina imasında bulunmak, eşi evden kovmak örnek gösterilebilir. Eşi aldatmak onur kırıcı davranıştır. Örneğin eşin ayrılık süresi içinde başka bir erkekle kocasını aldatması onur kırıcıdır.

TMK 162/2’deki hak düşürücü sürelere dikkat edilmesi gerekir. 6 ay ve 5 yıl burada karşımıza çıkar. Süre son eylemden itibaren işlemeye başlar.

Ceza davasında şikayetten vazgeçmek af anlamına gelmez.

SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ YAŞAM SÜRME:

TMK md. 163’te: "Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir." ifadesi yer almaktadır. Bu sebep diğer iki sebepten farklı olarak herhangi bir hak düşürücü süre ile sınırlanmamıştır fakat bu sebepte ek olan başka bir unsur vardır, o da bu sebepten ötürü o eşle yaşamanın diğer eşten beklenemez derecede katlanmaz olması şartıdır. Yani maddede suç işleyen veya haysiyetsiz yaşam süren eşin yarattığı bu sebep tek başına yetmez, ek olarak diğer eşin o eşle yaşaması beklenemez olmalıdır.

Bu maddede eşlerden biri ya küçük düşürücü bir suç işlemeli ya da haysiyetsiz bir hayat sürdürmelidir. Yani bu iki davranış birbirine alternatiftir. Suç olarak ise TCK'de yer alan olumlu ya da olumsuz bir emirin ihlal edilmesini anlamaktayız. Suçun küçük düşürücü etkisinin de bulunması gerektiğini belirtmiştik. Fakat kanunda hangi suçun küçük düşürdüğü bilgisi yer almaz. Kasten insan öldürme, gasp, cinsel saldırı, insan öldürmeye teşebbüs, uyuşturucu ticareti yapmak, hırsızlık, dolandırıcılık, evrakta sahtecilik gibi suçlar küçük düşürücü kabul edilebilir. Ahlak düzenimizin şiddetle reddettiği suçlar küçük düşürücü niteliğin belirlenmesinde etkilidir. Buna somut olaya göre hakim karar verecektir. Diğer eşin toplum içindeki yerini, değerini sarsıp sarsmadığı mahkemece incelenecektir.

Meşru müdafaa gibi hukuka uygunluk hâli, haksız tahrik gibi kusurluluğu kaldıran hâlin varlığında küçük düşme incelenmeli, her durumda var sayılmamalıdır. Bu durumlarda kasten suç işlemeden farklı bir noktaya gelindiğinden boşanma sebebi olarak görülmeyebilir.

Küçük düşürücü bir suç işleyen eşin ceza kovuşturmasına uğraması ve bu suçtan dolayı mahkûm olması boşanma davası açılması için aranan bir şart değildir.  Eşin beraat etmesi de dava açmaya engel değildir. TMK 163 sebebi ile boşanma davası açabilmek için bu suçun evlilikten sonra işlenmesi gerekir. Yargıtay, eşin, diğerinin evlenmeden önce suç işlediğini bilmesine rağmen onunla evlenmesi halinde TMK md. 163 hükmüne dayalı olarak boşanma davası açamayacağını ifade etmiştir. (Yargıtay 2. HD. T. 20.11.2012, E. 7802)

Haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için, eşlerden birinin haysiyetsiz olarak nitelendirilen bir hayat biçimi olmalı, bu hayat biçimi belirli bir süre devam etmelidir. Evlilikten önce başlayan bir haysiyetsiz yaşam biçimi, evlendikten sonra da bir süre için dahi olsa devam etmişse TMK md. 163 temelinde boşanma davasına yol açabilir.

TERK:

TMK 164 f1: "Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır." demektedir. 

2. Fıkrada ise şu ifadeye yer verilmiştir: "Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz."

Terk nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için eşin ortak yaşama son verme amacının olması gerekir. Askere gitmek, cezaevine girmek, hastalık, öğrenim, tayin, iş seyahati gibi sebeplerde ortak yaşamı sona erdirme kastı bulunmadığından bu durumlarda terk nedeni ile boşanmaya karar verilemez. Fakat eğitim için başka şehre giden eş daha sonra dönmeyeceğini bildirmişse veya fiilen dönmesi gerektiği hâlde dönmüyorsa bu durumda ortak yaşamı terk etmiş sayılır.

Mahkemeden ayrı yaşama kararı alınması, eşler arasında açılmış bir boşanma davası veya ayrılık davası bulunması gibi durumlar ortak yaşamdan ayrılmayı hukuka uygun hale getiren örneklerdir.

İhtar terk nedeniyle boşanma davası açmaktan önce yapılması gereken bir işlemdir. Eşin konutu terk etmesinden itibaren 4 ay geçmedikçe ihtarname ile eve dön çağrısında bulunulamaz. Eşin konutu terk etmesinden itibaren 4 ay geçtikten sonra eve dön çağrısında bulunulmalı ve eve dönmesi için 2 aylık süre verilmelidir. Terk ihtarı samimi olmalıdır. Eş eve dönmedi ise ondan sonra terk boşanma davasına konu olabilecektir. İhtarname dilekçe ekinde mahkemeye sunulmalıdır. Davacı, dava açılmadan son 6 ay önce yaşadıkları ortak konutun bağlı bulunduğu aile mahkemesinde dava açılabilir.

Yani terke dayalı dava açmak için dikkat edilmesi gereken 3 adet süre vardır:

  1. Terk tarihinden itibaren en az 6 ay geçmiş olmalıdır.
  2. Terk tarihinden itibaren 4 ay geçmeden eve dön ihtarı gönderilemez.
  3. İhtardan itibaren 2 ay geçmedikçe dava açılamaz.

Terke ek olarak durumunuzda başkaca bir boşanma sebebi varsa buna dayalı dava açabilirsiniz, terk için gerekli süreleri burada uygulamak zorunda kalmazsınız. Bir eşin diğer eşi eve almaması veya bir eşin evi terk etmesi tanık dahil her türlü delil ile ispatlanabilir. Terk eden eş değil terk edilen eşin dava açabileceği unutulmamalıdır. Terk, özel bir boşanma sebebidir.

Terke dayalı boşanma davası açılabilmesi için bir üst süre söz konusu olmadığı, davanın her zaman açılmasının mümkün olduğu kabul edilmektedir. Yargıtay da vermiş olduğu bir kararda ihtarın tebliğinden dokuz yıl sonrasında açılan boşanma davasının bu sebeple reddini kanuna aykırı bulmuştur. (Yargıtay 2. HD 16.4.1984, 3581/3565)  Ancak Yargıtay başka kararlarında, ihtarın davalıya tebliğ edilmiş olmasına rağmen hiçbir haklı ya da kabul edilebilir sebep göstermeden yedi yıl sonra bu ihtar kararına dayanılarak terk sebebi ile boşanma davası açılmasını dürüstlük kuralına aykırı bulmuştur ve arada geçen zamanı da dikkate alarak söz konusu ihtarın samimi olmadığı kanaatine varmıştır. (Yargıtay 2. HD., 08.12.2010, E: 2009/17968, K: 2010/20643)

AKIL HASTALIĞI

TMK 165 gereğince; Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.

Şart olarak baktığımızda ise; bu akıl hastalığının evlilik birliği içinde cereyan etmiş olması gerekir. Evlenmeden önce eşlerden birisinin akıl hastalığına yakalanmış olması durumunda, TMK md. 145 hükmü uyarınca mutlak butlana dayanılarak evliliğin iptali davası açılabilir.

Akıl hastalığı dışındaki hastalıklar TMK uyarınca özel boşanma sebebi olarak kabul edilmemiştir. Örneğin kanser vb. hastalık bakımından hastalık ne kadar çekilmez olsa da kabul edilmemiştir.

Hastalığın iyileşemez nitelikte olması bir başka şarttır. Bunun için bir sağlık raporu gerekir. Resmî bir sağlık kurulundan bu rapor alınmalıdır.

Evlilik birliğinin devamını sağlıklı eşten beklemek, hakkaniyet ilkelerine aykırı ise hayat çekilmez hâle gelmiş denebilir. Akıl hastalığı olan eşin kusuru yoktur. Akıl hastalığı ile ilgili örnek karar Yargıtay 2. HD. 2009/5912 E.; 2010/8623 K. şeklindedir. Davada davalının akıl hastalığının davacı eş için müşterek hayatı çekilmez hale getirdiği kanıtlanmamıştır.

EVLİLİK BİRLİĞİNİN SARSILMASI

Bu sebep TMK md. 166'da yer almaktadır. Bu maddenin fıkraları aşağıda yer almaktadır.

1.f; Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

2.f; Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.

3.f; Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.

4.f; Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.

Kanunda zina, hayata kast, terk, pek kötü davranış, haysiyetsiz hayat sürme, akıl hastalığı, onur kırıcı davranış, küçük düşürücü suç işleme evlilik birliğini sarsan olaylar durumlardır fakat bunlara dayalı dava açmak için kanundaki kendi özel sebeplerini de kontrol etmek gerekir.

Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nispî bir boşanma sebebidir. Temeli sarsan olayın kanıtlanması yeterli değildir. Ek olarak ortak hayatın sürmesi eşlerden beklenemez olmalıdır. Hakimin bunu belirlemede takdir yetkisi vardır.

Evlilik birliğinin temelinden sarsılması (166/1), eşlerin birlikte dava açması veya birinin açtığı davayı diğerinin kabul etmesi (166/3), boşanma davası reddinden sonra evlilik birliğinin yeniden kurulamaması (166/4) gibi örnekler genel boşanma nedenleri olarak karşımıza çıkar. Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasının da genel bir boşanma nedeni olduğunu söyledik, yani boşanma sonucunu doğuracak eylemler maddede belirtilmemiştir. Her somut olaya göre eylemler değerlendirilmelidir.

Evlilik birliğinin temelinden sarsılması eski ismi ile şiddetli geçimsizliktir ve boşanma sebeplerinin çoğu buna dayanır. Geçimsizliğin şiddetli olup olmadığı bilimsel görüş ve yargı kararları ışığında belirlenir.

Evlilik birliğinin temelinden sarsan davranışlardan biri de hakaret ve küfür etmektir. Y 2. HD 05.02.2018  E. 2016/10472 ve Y 2. H.D. 26.06.2018 E. 2016/15484 bu konulara örnek karar barındırır.

Hakaret olgusu tanık beyanı ile de ispat edilebilir. Karşılıklı hakaret durumunda tarafların kusuru eşit olarak değerlendirilebilir. Hakaret eşin ailesine yapılırsa da boşanma sebebi oluşturur. Hakareti ispatlayan delil hukuka aykırı olmamalıdır. Hakaretin zamanı ve içeriği tereddütsüz olarak açık olmalıdır. Çocukların beyanı da delil teşkil edebilir. Sosyal medyadan da hakaret gündeme gelebilir.

Tehdit etmek de evlilik birliğini temelden sarsar. Eşi dövdürtmekle tehdit etmek, eşin ailesini tehdit etmek birer örnektir.

Eşe "sen adam mısın, sen kimsin’", "sen anne olmayı hak etmiyorsun", "sen yaşlısın, ben gencim", sürekli olarak  "sen sus, sen bilmezsin, sen anlamazsın, sen karışma", "aptal, salak", "sen bunamışsın" gibi sözler sarf etmek aşağılamaya örnektir. Veyahut da eşini başka erkekle karşılaştırmak , eşini önceki karısı ile kıyaslamak, eşe ve ailesine beddua etmek, eşin önceki evliliğinden olan çocuklarına hakaret etmek veya aşağılamak, eşi sürekli eleştirel aşağılayıcı cümleler kullanmak, eşi başkalarının yanında küçük düşürmek, evlilik cüzdanını yırtmak, eşin dinî duyguları, kilosu, mesleği veya giyim tarzı ile alay etmek, sadece kendi para kazandığı için eşini aşağılamak, eşin ailesini aşağılamak, eşi darp etmek, kayınvalide şiddetine maruz kalmak, eşe bıçak çekmek, eşin eşyalarını dışarı atmak, kadını babaevine götürüp eşyaları ile bırakmak, ev eşyalarına zarar vermek birer boşanma sebebi olarak değerlendirilebilir.

Sadakat yükümlülüğüne aykırı davranmak boşanma nedeni teşkil eder. Sadakat yükümlülüğü TMK md. 185 gereği evlilikle başlar, bu nedenle bakire olmamak kusur değildir. Y. 2. H.D 12.04.2016 tarihinde 2016/7382 Karar numarası ile bu konuyu destekler nitelikte karar vermiştir.

Ortak hayatı temelinden sarsan durumlara örnek olarak; kocanın başka kadından çocuğu olması, kocanın veya kadın eşin başka bir kadın veya erkek ile birlikte yaşaması, evlilik devam ederken başkası ile nişanlanmak.

Birlik görevlerini ihmal etmek de ortak hayatı temelinden sarsabilir örneğin kadının sürekli olarak alkol alarak çocuklarla ilgilenmemesi, erkeğin aşırı alkol alarak agresif davranışı, ortak çocuğun doğumu ile ilgilenmemek, kadının doğumu ile ilgilenmemek, MS hastası eşinin bakımı ile ilgilenmemek veya ameliyatlarda yanında olmamak, hamile eşi konuttan atmak, yatağını ayırmak, uzun süre eve gelmemek, sürekli internette vakit geçirmek, tüp bebek tedavisinde eşle ilgilenmemek, temizlik kurallarına uymamak, eşinden hamileliği gizlemek birer örnektir.

Eşlerin evlendikten sonra birlikte yaşamak gibi bir yükümlülükleri vardır, buna aykırılık da evlilik birliğini temelden sarsan bir boşanma sebebi olarak gündeme gelebilir. Eve sürekli eş ve çocuklar uyuduktan sonra gelmek, evi sık terk etmek, birlikte yaşamaktan kaçınmak, yatağı ayırmak, kira, doğal gaz faturası vs. ödemekten kaçınmak veya iptal ettirmek, müşterek konutun kilidini değiştirmek birer örnektir.

Ekonomik şiddet uygulamak, düzenli işte çalışmamak, ihtiyacı aşan harcamalar yapmak, fazla borçlanarak çevreye küçük düşürmek, eğlence yerlerinde para harcamak, ev ihtiyaçları için eşe para vermemek, maaşını annesine vererek eşi ekonomik zora sokmak birer malî yönden ortak hayatı sıkıntıya sokacak eylemlerdir ve ortak hayatı çekilmez kılabilir.

Suç işleme eğiliminde olmak, uyuşturucu kullanmak ve satmak suretiyle cezaevine girmek, hırsızlıktan ceza almak aile birliğine başkaca zarar veren durumlardır.

Cinsel yaşamda kabul edilmeyecek eylem ve istemde bulunmak ve eşinin ailesinden gelen müdahalelere karşı sessiz kalmak, çocuk sahibi olmak istememek, aşırı kıskançlık göstermek, eşin ailesi ile ilişkisine müdahale etmek, aile sırlarını ifşa etmek, eşi için muska yaptırmak, dinen boşandığını ifade etmek, cinsel içerikli sitelere üye olmak, eşin bilgisi dışında kürtaj olmak evlilik birliğini temelden sarsacak duruma örnek verilebilir.

Evlilik öncesinde yaşanan olaylar davada esas alınmaz, affedilen olaylar da boşanmaya konu olmaz. Örneğin yaşanan kusurlu olaydan sonra eşlerin beraber tatile gitmesi önceki olayı affettikleri anlamı doğurabilir.

Bu çalışmamızda boşanma sebeplerini ele aldık, ihtiyacı olanlara faydası olması dileğiyle.